Dini korumak için bid’at ehlinin gıybeti: Bozuk fikirleriyle müslümanların imanıyla oynayan kimselerin teşhir edilmesi gıybet olmaz. Zira Hz. Peygamber’in hadislerini reddeden, Sahabe-i Kiram efendilerimiz hakkında ileri geri konuşan, beş vakit namazı iki-üç vakte indiren, tesettürü inkâr eden… kimselerin bozuk inanç ve propagandalarından müminleri korumak farzdır. Fakat böyle bir endişe yoksa, kendilerinden başka kimseye zarar vermiyorlarsa teşhir etmeye gerek yoktur.
Aleni olarak işlenen günahlara karşı: Hiç utanıp sıkılmadan ve gizleme ihtiyacı da duymadan aleni olarak içki içen, kumar oynayan, zina edip marifetmiş gibi sağda solda anlatan kimselerin gıybeti de caizdir. Ancak bunların gizledikleri başka günahlar varsa, onları teşhir etmek yine gıybet olur.
Zulme engel olmak için: Yukarıdaki hadiste de belirtildiği gibi, insanların hakkını gasp eden ve onlara eziyet eden her seviyedeki idarecilerin aleyhinde olmak ve meşru yollarla zulümlerine engel olmak caiz ve hatta vazifedir.
Bir hakkı savunmak için: Haksızlığı giderme imkânına sahip kişilere gidip, uğradığı haksızlığı yalan ve iftiraya yer vermeden anlatmak gıybet değildir. Fakat ilgisiz kişilerin yanında söylemek tehlikelidir. Ayrıca alakasız konuları anlatmak, mesela şikâyet edilenin ailesinin konuyla hiçbir ilgisi yokken onları da katmak gıybet olur.
Sorumluluk verilecek bir kişiyi soruştururken: Borç alıp verirken, evlenirken, ortaklık kurarken, kefil olurken, işe alırken, hizmette birine önemli bir sorumluluk verirken, bir şey alıp satarken… ilgili şahıslar hakkında soruşturma yapmak, onları tanıyanlardan iyi ve kötü taraflarını öğrenmek gıybet değildir. Fakat burada gereğinden fazlasını söylemek gıybete girer. Mesela: “O kızı alma, sana yaramaz.” demekle vazgeçecekse, fazlasını söylemek doğru değildir. Vazgeçmeyecekse bildiklerini yalan ve iftiraya girmeden anlatmak gerekir.
Fetva almak için: Alime gidip “Kocam şunu yapıyor, caiz mi?” gibi İslâm’ın hükümlerini öğrenmek niyetiyle soru sormak da gıybet olmaz.
Şahitlik için: Mahkemede mağdurun hakkını korumak ve adaletin tecellisini sağlamak için suçlu hakkında bildiklerini anlatmak gibi.
Birini, bilinen lakabıyla anmak: Bir adam mesela “Kara Ali”, “Topal Musa” gibi lakaplarla meşhur olmuş ve herkes onu ancak bu lakapla tanıyorsa, böyle söylemek gıybet olmaz. Ancak tanınabileceği daha uygun bir isim varsa onu söylemek daha uygun olur.
Aleni olarak işlenen günahlara karşı: Hiç utanıp sıkılmadan ve gizleme ihtiyacı da duymadan aleni olarak içki içen, kumar oynayan, zina edip marifetmiş gibi sağda solda anlatan kimselerin gıybeti de caizdir. Ancak bunların gizledikleri başka günahlar varsa, onları teşhir etmek yine gıybet olur.
Zulme engel olmak için: Yukarıdaki hadiste de belirtildiği gibi, insanların hakkını gasp eden ve onlara eziyet eden her seviyedeki idarecilerin aleyhinde olmak ve meşru yollarla zulümlerine engel olmak caiz ve hatta vazifedir.
Bir hakkı savunmak için: Haksızlığı giderme imkânına sahip kişilere gidip, uğradığı haksızlığı yalan ve iftiraya yer vermeden anlatmak gıybet değildir. Fakat ilgisiz kişilerin yanında söylemek tehlikelidir. Ayrıca alakasız konuları anlatmak, mesela şikâyet edilenin ailesinin konuyla hiçbir ilgisi yokken onları da katmak gıybet olur.
Sorumluluk verilecek bir kişiyi soruştururken: Borç alıp verirken, evlenirken, ortaklık kurarken, kefil olurken, işe alırken, hizmette birine önemli bir sorumluluk verirken, bir şey alıp satarken… ilgili şahıslar hakkında soruşturma yapmak, onları tanıyanlardan iyi ve kötü taraflarını öğrenmek gıybet değildir. Fakat burada gereğinden fazlasını söylemek gıybete girer. Mesela: “O kızı alma, sana yaramaz.” demekle vazgeçecekse, fazlasını söylemek doğru değildir. Vazgeçmeyecekse bildiklerini yalan ve iftiraya girmeden anlatmak gerekir.
Fetva almak için: Alime gidip “Kocam şunu yapıyor, caiz mi?” gibi İslâm’ın hükümlerini öğrenmek niyetiyle soru sormak da gıybet olmaz.
Şahitlik için: Mahkemede mağdurun hakkını korumak ve adaletin tecellisini sağlamak için suçlu hakkında bildiklerini anlatmak gibi.
Birini, bilinen lakabıyla anmak: Bir adam mesela “Kara Ali”, “Topal Musa” gibi lakaplarla meşhur olmuş ve herkes onu ancak bu lakapla tanıyorsa, böyle söylemek gıybet olmaz. Ancak tanınabileceği daha uygun bir isim varsa onu söylemek daha uygun olur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder