Matematik ilminde sıfır yok edici elemandır. Sağ tarafına ne kadar sayı yazarsanız yazın çarpınca sonuç yine sıfırdır. İşte gıybette öyle bir illettirki amelin sevabını hatta tamamını anında götürür. Ve çokta münafıkça bir günahtır. Bir münafık misali, en has daireden en ücra köşeye, en hassas ve duyarlı olan müminden, fasık bir mümine kadar hemen hemen herkesin ağzına ve ameline sirayet eder. Bu güzel hazırlanmış gıybet sohbetine 5 dakikanızı ayırmalısınız!
GIYBET’E GİRİŞ
Gıybet: Duyduğu zaman hoşlanmayacağı kusurunu onun olmadığı bir mekânda başkasına söylemektir. Halk arasında dedikodu ile tabir edilen haldir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)de bir hadislerinde gıybeti şöyle tarif etmektedir. "Gıybet nedir, bilir misiniz?” Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dediler. Peygamberimiz (s.a.v.):
قاَلَ ذِكْرُكَ أَخَاكَ بِماَ يَكْرُهُ"Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığı bir şey ile anmandır" buyurdu. Söylenen ayıp eğer okardeşimde varsa, ne dersiniz?" diye soruldu. قَالَ إِنْ كاَنَ فِيهِ مَا تَقُولُ فَقَدِ اغْتَبْتَهُ وَإِنْ لَمْ يَكُنْ فِيهِ فَقَدْ بَهَتَّه
"Eğer söylediğin şey onda varsa gıybet ettin; yoksa, o zaman ona iftira ettin demektir,"buyurdu.(Müslim Birr 70)
Yine başka bir hadisi şerifte;إِيَّاكُمْ وَالْغِيبَةَ فَإِنَّ الْغِيبَةَ أَشَدُّ مِنْ الزِّنَا، فَإِنَّ الرَّجُلَ قَدْ يَزْنِي وَيَتُوبُ فَيَتُوبُ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَإِنَّ صَاحِبَ الْغِيبَةِ لَا يُغْفَرُ لَهُ حَتَّى يَغْفِرَ لَهُ صَاحِبُهُ
“Gıybetten sakının! Çünkü gıybet zinadan daha şiddetlidir. Kişi zina eder, sonra tevbe ederse, Allah onun tevbesini kabul buyurur. Ancak gıybet eden, gıybet edilen affetmedikçe, mağfiret olunmaz.” (Kenzu’l-ummâl, 3/1057)
Cenab-ı Hak Hucurat-12 suresinde şöyle buyurmaktadır.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ
Selmân-ı Fârisî (r.a.) bir defasında Rasûlullâh (sav)’in ashâbından iki kişi ile beraberdi. Onların hizmetlerini görür ve yemeklerinden yerdi. Bir gün insanlar yürüdüğünde Selmân uyuyakalmış ve onlarla birlikte gidememişti. İki arkadaşı, onu arayıp bulamayınca çadırlarını kendileri kurarak konakladılar ve:
“–Selmân pişmiş yemeğe ve kurulmuş çadıra gelmekten başka bir şey bilmiyor.” diyerek Selmân’ı hafife aldılar ve gıyabında konuştular.
Selmân geldiğinde de onu, kendilerine katık istemek üzere Hazret-i Peygamber (sav)’e gönderdiler. Selmân, elinde bir kapla Rasûlullâh (sav)’in yanına vardı:
“–Ey Allâh’ın elçisi, şayet Sen’in yanında katık varsa kendilerine vermen için arkadaşlarım beni Sana gönderdiler.” dedi.Allâh’ın Rasûlü (sav): “–Arkadaşların katığı ne yapacaklar, onlar katıklarını yediler.” buyurdu. Selmân dönerek o ikisine Rasûlullâh (sav)’in sözlerini haber verdi. Onlar da kalkıp Allah Rasûlü’nün yanına geldiler ve:
“–Seni hak ile gönderene yemin olsun ki, konakladığımızdan beri biz herhangi bir yemek yemedik.” dediler. Rasûlullah (sav):
“–Konuşmalarınızla siz Selmân’ı (gıybet ettiğiniz için) katık olarak yediniz.” buyurdu, peşinden de: “…Hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır?..”(Hucurât, 12) âyet-i kerimesi nâzil oldu. (Dürretül Vaizin)
Gıybet: Duyduğu zaman hoşlanmayacağı kusurunu onun olmadığı bir mekânda başkasına söylemektir. Halk arasında dedikodu ile tabir edilen haldir.
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.)de bir hadislerinde gıybeti şöyle tarif etmektedir. "Gıybet nedir, bilir misiniz?” Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dediler. Peygamberimiz (s.a.v.):
قاَلَ ذِكْرُكَ أَخَاكَ بِماَ يَكْرُهُ"Gıybet, din kardeşini hoşlanmadığı bir şey ile anmandır" buyurdu. Söylenen ayıp eğer okardeşimde varsa, ne dersiniz?" diye soruldu. قَالَ إِنْ كاَنَ فِيهِ مَا تَقُولُ فَقَدِ اغْتَبْتَهُ وَإِنْ لَمْ يَكُنْ فِيهِ فَقَدْ بَهَتَّه
"Eğer söylediğin şey onda varsa gıybet ettin; yoksa, o zaman ona iftira ettin demektir,"buyurdu.(Müslim Birr 70)
Yine başka bir hadisi şerifte;إِيَّاكُمْ وَالْغِيبَةَ فَإِنَّ الْغِيبَةَ أَشَدُّ مِنْ الزِّنَا، فَإِنَّ الرَّجُلَ قَدْ يَزْنِي وَيَتُوبُ فَيَتُوبُ اللّٰهُ عَلَيْهِ وَإِنَّ صَاحِبَ الْغِيبَةِ لَا يُغْفَرُ لَهُ حَتَّى يَغْفِرَ لَهُ صَاحِبُهُ
“Gıybetten sakının! Çünkü gıybet zinadan daha şiddetlidir. Kişi zina eder, sonra tevbe ederse, Allah onun tevbesini kabul buyurur. Ancak gıybet eden, gıybet edilen affetmedikçe, mağfiret olunmaz.” (Kenzu’l-ummâl, 3/1057)
Cenab-ı Hak Hucurat-12 suresinde şöyle buyurmaktadır.
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ
Selmân-ı Fârisî (r.a.) bir defasında Rasûlullâh (sav)’in ashâbından iki kişi ile beraberdi. Onların hizmetlerini görür ve yemeklerinden yerdi. Bir gün insanlar yürüdüğünde Selmân uyuyakalmış ve onlarla birlikte gidememişti. İki arkadaşı, onu arayıp bulamayınca çadırlarını kendileri kurarak konakladılar ve:
“–Selmân pişmiş yemeğe ve kurulmuş çadıra gelmekten başka bir şey bilmiyor.” diyerek Selmân’ı hafife aldılar ve gıyabında konuştular.
Selmân geldiğinde de onu, kendilerine katık istemek üzere Hazret-i Peygamber (sav)’e gönderdiler. Selmân, elinde bir kapla Rasûlullâh (sav)’in yanına vardı:
“–Ey Allâh’ın elçisi, şayet Sen’in yanında katık varsa kendilerine vermen için arkadaşlarım beni Sana gönderdiler.” dedi.Allâh’ın Rasûlü (sav): “–Arkadaşların katığı ne yapacaklar, onlar katıklarını yediler.” buyurdu. Selmân dönerek o ikisine Rasûlullâh (sav)’in sözlerini haber verdi. Onlar da kalkıp Allah Rasûlü’nün yanına geldiler ve:
“–Seni hak ile gönderene yemin olsun ki, konakladığımızdan beri biz herhangi bir yemek yemedik.” dediler. Rasûlullah (sav):
“–Konuşmalarınızla siz Selmân’ı (gıybet ettiğiniz için) katık olarak yediniz.” buyurdu, peşinden de: “…Hangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır?..”(Hucurât, 12) âyet-i kerimesi nâzil oldu. (Dürretül Vaizin)
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثِيرًا مِّنَ الظَّنِّ إِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ إِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَب بَّعْضُكُم بَعْضًا أَيُحِبُّ أَحَدُكُمْ أَن يَأْكُلَ لَحْمَ أَخِيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللَّهَ إِنَّ اللَّهَ تَوَّابٌ رَّحِيمٌ
“Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.(Hucurat-12)
Zan, tecessüs (gizli şeylerini araştırmak) ve gıybet birbirinin tetikleyicisidir.Sehl ibn-i Abdullah Tüsterî (k.s.) hazretlerinden:
Gıybetten kurtulmak isteyen, nefsine zan kapısını kapatsın. Çünkü; Zandan kurtulan tecessüsten,
Tecessüsten kurtulan gıybetten, Gıybetten kurtulan günahtan, Günahtan kurtulan bühtandan berî olur.
►Gıybet toplumun huzur ve güvenin duygusunu zedeleyen bir unsurdur. Birbirine güvenmeyen fertlerin meydana getirdiği toplumda da asla huzur ve güven olmaz.Kıssa:Bir gün Hasan-ı Basri Hz.lerine: “Ya imam sen diyorsun ki ashab-ı kiram zamanında Medine’de gıybet yapıldığı zaman Medine’nin sokakları kokardı. Biz de şimdi gıybet ediyoruz fakat hiçbir yer kokmuyor” denildiği zaman “Bir insan derici dükkânına girdiğinde burnu oranın kokusuna dayanamaz. Belli bir süre geçtikten sonra artık alışır ve deri dükkânındaki kerih kokulardan hiçbir şey duymaz hale gelir. İşte sizler de gıybet etmeye o kadar alışmışsınız ki artık her tarafı çepeçevre saran pis kokuları duymaz hale gelmişsiniz”.
►Bir insanı arkasından çekiştirdiğimiz zaman, kendisi yanımızda olmadığından dolayı kendisini savunamaz. Nasıl ki bir ölü kendini savunamazsa yanımızda olmayan bir insanda kendini öyle savunamaz. (Cevap Hakkı.)
GIYBETİN CEZASI
►Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu. Gıybet etmeyin! Zira gıybette 3 afet vardır.
-1- Yaptığı hayır ve hasenat kabul edilmez.
Peygamberimiz (s.a.v.) der ki: “Ateşin kuru odunu yakması, insanın sevaplarını yok etmekte gıybetten daha hızlı değildir.” yangın yok edicidir. (Bir gecekonduyu alevler sarmış, demir parmaklıklı pencere ile alevlerin kuşattığı kapı arasında sıkışan zavallı bir anne ve iki masum yavrusu, tüm servetleri olan evlerinin içerisinde yanıp kül olmuştu.1 mart 2002)
Kıyamet günü defterini eline alan kul, sayfaları bomboş görünce başlar feryada.
“Hani Ya Rabbi, benim kıldığım namazlar, yaptığım ibadetler, tuttuğum oruçlar, verdiğim sadakalar, hiç biri yazılmamış.” O zaman Cenab-ı Hak şöyle cevap verir. “ İşlediğiniz bütün amelleri yazmıştım, fakat siz onları muhafaza edemediniz. O amelleri dedikodu yaptığınız insanlara kaptırdınız. Gidip gıybetini yaptığınız kardeşlerinizin defterlerine bakın. Onların defterlerinde bulacaksınız.
►Kıyamet günü amel defteri eline verilen kul orada işlememiş olduğu iyiliklerin yazılı olduğunu görünce “Ya Rabii, bu iyilikler bana nereden geldi?”der. Allah (cc) da “ O iyilikler senden habersiz olarak senin gıybetini yapanlardan geldi.” der. (Gıybet yapılacaksa buna en layık anne babadır. Düşmanına bir de gıybet yaparak iyilik yapma.)
Kıssa: Hasan Basri Hazretleri Bir gün kendisine birisi gelip ben yemekte falanın evinde idim, yemek yerken ev sahibi seni çekiştirdi demişti. Hazret de kendisine “sana o şahıs ne ikram etti?” diye sorup, laf getiren kişi, “şu yemekleri ve şu meşrubatları ikram etti” deyince Hasan Basri “O kadar şeyi midende sakladın da benim hakkımda söylediği sözleri saklayamadın mı?” diye cevap vermiş ve daha sonra bir kap hurma hazırlayarak “Bunu beni çekiştiren kimseye ver ve daha sonra ona şunu söyle: Duydum ki sevabının bir kısmını benim defterime geçirmek istemişsin, teşekkür ederim. Bunun karşılığı olarak ben de sana bu hurmayı gönderiyorum fakat benim hediyem seninkinin ayarında değil” diyerek hem gıybet edene hem de söz getiren kişiye ibretli bir ders vermiştir.
2- Üzerine günahlar birikir.
3- Dualar asla kabul edilmez.
Kıssa: Hazreti Musa (a.s.) kavmi ile yağmur duasına çıkmıştı. Üç gün yalvarıp yakardıkları halde yağmur yağmadı, bu duruma çok üzülen Hazreti Musa: “Ya Rabbi, Hikmetin nedir ki, üç gündür çoluk çocuk, genç ihtiyar ellerimizi açtık dualar ediyoruz, kabul etmiyorsun?” diye sorması üzerine Cenab -ı Hak cevaben şöyle buyurdu:
- “Duanızı kabul etmem. Çünkü içinizde işi gücü dedikodu olan, daima kardeşlerinin etini yiyen bir gıybetçi var. Hazreti Musa (a.s.) tekrar yalvardı:
“Ya Rabbi, o adamın kim olduğunu bildir de onu hemen içimizden kovalım.” Fakat bu sefer Musa (a.s.) şöyle cevap aldı:
- “Ya Musa, bana da mı gıybet ettirmek istiyorsun?”
►Başka bir hadisi Şerifte şöyle buyrulur. “Aziz ve Celil olan Rabbim beni Miraca çıkardığında, demirden tırnaklarla yüzlerini ve gözlerini tırmalayan bir topluluğa rastladım. Cebrail’e dedim ki: ‘Bunlar kimlerdir?’ Şöyle dedi: ‘Bunlar gıybet ederek insanların etlerini yiyen ve onların şereflerine dil uzatanlardır.’ (Müsned, 3:224)
“Ey iman edenler! Zannın bir çoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.(Hucurat-12)
Zan, tecessüs (gizli şeylerini araştırmak) ve gıybet birbirinin tetikleyicisidir.Sehl ibn-i Abdullah Tüsterî (k.s.) hazretlerinden:
Gıybetten kurtulmak isteyen, nefsine zan kapısını kapatsın. Çünkü; Zandan kurtulan tecessüsten,
Tecessüsten kurtulan gıybetten, Gıybetten kurtulan günahtan, Günahtan kurtulan bühtandan berî olur.
►Gıybet toplumun huzur ve güvenin duygusunu zedeleyen bir unsurdur. Birbirine güvenmeyen fertlerin meydana getirdiği toplumda da asla huzur ve güven olmaz.Kıssa:Bir gün Hasan-ı Basri Hz.lerine: “Ya imam sen diyorsun ki ashab-ı kiram zamanında Medine’de gıybet yapıldığı zaman Medine’nin sokakları kokardı. Biz de şimdi gıybet ediyoruz fakat hiçbir yer kokmuyor” denildiği zaman “Bir insan derici dükkânına girdiğinde burnu oranın kokusuna dayanamaz. Belli bir süre geçtikten sonra artık alışır ve deri dükkânındaki kerih kokulardan hiçbir şey duymaz hale gelir. İşte sizler de gıybet etmeye o kadar alışmışsınız ki artık her tarafı çepeçevre saran pis kokuları duymaz hale gelmişsiniz”.
►Bir insanı arkasından çekiştirdiğimiz zaman, kendisi yanımızda olmadığından dolayı kendisini savunamaz. Nasıl ki bir ölü kendini savunamazsa yanımızda olmayan bir insanda kendini öyle savunamaz. (Cevap Hakkı.)
GIYBETİN CEZASI
►Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurdu. Gıybet etmeyin! Zira gıybette 3 afet vardır.
-1- Yaptığı hayır ve hasenat kabul edilmez.
Peygamberimiz (s.a.v.) der ki: “Ateşin kuru odunu yakması, insanın sevaplarını yok etmekte gıybetten daha hızlı değildir.” yangın yok edicidir. (Bir gecekonduyu alevler sarmış, demir parmaklıklı pencere ile alevlerin kuşattığı kapı arasında sıkışan zavallı bir anne ve iki masum yavrusu, tüm servetleri olan evlerinin içerisinde yanıp kül olmuştu.1 mart 2002)
Kıyamet günü defterini eline alan kul, sayfaları bomboş görünce başlar feryada.
“Hani Ya Rabbi, benim kıldığım namazlar, yaptığım ibadetler, tuttuğum oruçlar, verdiğim sadakalar, hiç biri yazılmamış.” O zaman Cenab-ı Hak şöyle cevap verir. “ İşlediğiniz bütün amelleri yazmıştım, fakat siz onları muhafaza edemediniz. O amelleri dedikodu yaptığınız insanlara kaptırdınız. Gidip gıybetini yaptığınız kardeşlerinizin defterlerine bakın. Onların defterlerinde bulacaksınız.
►Kıyamet günü amel defteri eline verilen kul orada işlememiş olduğu iyiliklerin yazılı olduğunu görünce “Ya Rabii, bu iyilikler bana nereden geldi?”der. Allah (cc) da “ O iyilikler senden habersiz olarak senin gıybetini yapanlardan geldi.” der. (Gıybet yapılacaksa buna en layık anne babadır. Düşmanına bir de gıybet yaparak iyilik yapma.)
Kıssa: Hasan Basri Hazretleri Bir gün kendisine birisi gelip ben yemekte falanın evinde idim, yemek yerken ev sahibi seni çekiştirdi demişti. Hazret de kendisine “sana o şahıs ne ikram etti?” diye sorup, laf getiren kişi, “şu yemekleri ve şu meşrubatları ikram etti” deyince Hasan Basri “O kadar şeyi midende sakladın da benim hakkımda söylediği sözleri saklayamadın mı?” diye cevap vermiş ve daha sonra bir kap hurma hazırlayarak “Bunu beni çekiştiren kimseye ver ve daha sonra ona şunu söyle: Duydum ki sevabının bir kısmını benim defterime geçirmek istemişsin, teşekkür ederim. Bunun karşılığı olarak ben de sana bu hurmayı gönderiyorum fakat benim hediyem seninkinin ayarında değil” diyerek hem gıybet edene hem de söz getiren kişiye ibretli bir ders vermiştir.
2- Üzerine günahlar birikir.
3- Dualar asla kabul edilmez.
Kıssa: Hazreti Musa (a.s.) kavmi ile yağmur duasına çıkmıştı. Üç gün yalvarıp yakardıkları halde yağmur yağmadı, bu duruma çok üzülen Hazreti Musa: “Ya Rabbi, Hikmetin nedir ki, üç gündür çoluk çocuk, genç ihtiyar ellerimizi açtık dualar ediyoruz, kabul etmiyorsun?” diye sorması üzerine Cenab -ı Hak cevaben şöyle buyurdu:
- “Duanızı kabul etmem. Çünkü içinizde işi gücü dedikodu olan, daima kardeşlerinin etini yiyen bir gıybetçi var. Hazreti Musa (a.s.) tekrar yalvardı:
“Ya Rabbi, o adamın kim olduğunu bildir de onu hemen içimizden kovalım.” Fakat bu sefer Musa (a.s.) şöyle cevap aldı:
- “Ya Musa, bana da mı gıybet ettirmek istiyorsun?”
►Başka bir hadisi Şerifte şöyle buyrulur. “Aziz ve Celil olan Rabbim beni Miraca çıkardığında, demirden tırnaklarla yüzlerini ve gözlerini tırmalayan bir topluluğa rastladım. Cebrail’e dedim ki: ‘Bunlar kimlerdir?’ Şöyle dedi: ‘Bunlar gıybet ederek insanların etlerini yiyen ve onların şereflerine dil uzatanlardır.’ (Müsned, 3:224)
►"Gıybet edeni Allahü Teâlâ on şeyle cezalandırır:
1.Rahmetinden uzak eder.(Ahirette biz amellerimizle değil rahmeti ilahi ile cennete gireceğiz.)2.Meleklerden uzak eder.
3.Taatini, iyiliklerini yok eder.(Kabir âlemine amellerimizle gideceğiz.)
4.Resülullah'ın ruhunu ondan çevirir. (Şefaati uzamaya nail olamaz.)5.Allahü Teâlâ ona gadab eder.(Allah mümin kulunun kalbine 360 defa rahmet nazarı ile bakar. Gıybet yaparsa gadaba döner.) 6.Ruhu teslim olurken, onu baş aşağı eder. 7.Kabir azabı şiddetli olur. (Kabir azabı 3 şeyden olur. Gıybet-kovuculuk-bevil) 8-Ölüm zamanında amellerini sevapsız bırakır. 9.Cehenneme yakın eder. 10.Cennetten uzak eder. (Cehennemden en son çıkan, gıybetten tövbe edendir. Cehenneme ilk giren, gıybetten tövbe etmeden ölendir. R. Nasihin) (Dürretül vaizin)
1.Rahmetinden uzak eder.(Ahirette biz amellerimizle değil rahmeti ilahi ile cennete gireceğiz.)2.Meleklerden uzak eder.
3.Taatini, iyiliklerini yok eder.(Kabir âlemine amellerimizle gideceğiz.)
4.Resülullah'ın ruhunu ondan çevirir. (Şefaati uzamaya nail olamaz.)5.Allahü Teâlâ ona gadab eder.(Allah mümin kulunun kalbine 360 defa rahmet nazarı ile bakar. Gıybet yaparsa gadaba döner.) 6.Ruhu teslim olurken, onu baş aşağı eder. 7.Kabir azabı şiddetli olur. (Kabir azabı 3 şeyden olur. Gıybet-kovuculuk-bevil) 8-Ölüm zamanında amellerini sevapsız bırakır. 9.Cehenneme yakın eder. 10.Cennetten uzak eder. (Cehennemden en son çıkan, gıybetten tövbe edendir. Cehenneme ilk giren, gıybetten tövbe etmeden ölendir. R. Nasihin) (Dürretül vaizin)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder