Âyet-i Celîleler:
İçinizden bekâr olan (erkek ve kadın)ları evlendirin. (S. Nûr 32).
Sizden hür ve mü'min kadınlarla evlenmeye güç yetiremeyenler, mü'min cariyelerden alsın. Onlarla, zinâdan kaçınmaları, iffetli olmaları ve gizli dost tutmamış olmaları halinde, velisinin izniyle evlenin ve umumî usûl üzere mehirlerini verin. (S. Nisâ 25).
Biz senden evvel resûller gönderdik ve onlara da hanımlar ve evlâtlar verdik. (S. Ra'd 38).
Onlar, "Rabb’imiz, eşlerimiz ve çocuklarımız husûsunda gözümüzü aydın kıl. Bize iyi bir eş ve hayırlı evlâtlar ver" derler. (S. Fürkaan 74).
(Evlenmek) isteyenler eğer güzelce anlaşmışlarsa evlenmelerine engel olmayın. (Bakara,228)
* * *
NİKÂHA TEŞVİK HAKKINDA HADİS-İ ŞERİFLER
H.Ş. "Ey Gençler! Sizden evlenmeye gücü yeten hemen evlensin. Çünkü evlenmek gözü ve âzâları haramdan korur. Evlenmeye gücü yetmeyen de oruç tutsun; zîrâ, oruç şehveti kırar.(Kenzûl Ummal 44408)".
H.Ş. "Nikâh sünnetimdir. Benim sünnetimi işlemeyen benden değildir. Evleniniz ve çoğalınız. Zirâ ben kıyâmet günü diğer ümmetlere sizin çokluğunuzla sevinirim. (K. Ummal 44407).
H.Ş.:"Dört şey peygamberlerin sünnetindendir:
Güzel koku sürmek, evlenmek, misvâk kullanmak, hayâ (utanmak)... (İhyâ-ı Ulûm 2/141).
H.Ş.: "Kul evlendiği zaman, dininin yarısı tamamlanmıştır. Diğer yarısı hakkında Allah'tan korksun". (K. Ummal 44403).
H.Ş.: "Nikâhlanın, zirâ kadınlar malları (rızıkları) ile gelirler" (K. Ummal 44467).
H.Ş.: Fakirlik korkusu ile evlenmeyi terk eden bizden değildir (K. Ummal 44460).
H.Ş. "Oğullarınızı ve kızlarınızı evlendiriniz" (K. Ummal 44523).
H.Ş.: Kimin üç kızı olur da, bunlara sabrederse ve varlığından onlara giydirirse, ona, ateşten (koruyucu bir) perde olur (Ebûl Müfred).
H.Ş.: "Tevrat'ta yazılmıştır: Kimin kızı on iki yaşına geldikten sonra onu münasip biriyle evlendirmekten kaçınırsa, o kıza isâbet eden günâha ortaktır" (K. Ummal 45412).
H.Ş. "Evlinin kıldığı iki rek'at namaz, bekârın kıldığı seksen iki rek'at namazdan faziletlidir" (K. Ummal 44446).
H.Ş.: "İffetini korumak niyetiyle evlenen kişiye yardımda bulunmak, Allah üzerine bir haktır" (K. Ummal 44443).
H.Ş. "Bir kişi gençliğinde evlenirse şeytan "Eyvaah bu genç kendini benden korudu" diye üzülerek bağırır" (K. Ummal 44441).
H.Ş.: "Allah için evlenip, Allah için evlendiren, Allah'ın dostluğunu kazanır" (İhya 2/62).
H.Ş.: Kişinin ibadeti evlenmekle kemâl bulur (İhya 2/163).
H.Ş.: "Ömür boyu bekâr kalmaya kararlı olan bizden değildir" (K. Ummal 44414).
H.Ş..: "Sizin şerlileriniz, bekâr olanlarınızdır. Ölülerinizin rezîl olanları da bekâr olarak ölenlerdir" (K. Ummal 44455).
H.Ş. "Miskindir, miskindir, miskindir; evlenmeye gücü yettiği halde bekâr yaşayan kimse miskindir" (K. Ummal 44455).
H.Ş.: "Yâ Ebâ Hüreyre, evlen! Bekâr olarak ölme! Zirâ bekârların çoğu cehennemliktir (K. Ummal 45600).
* Efendimiz sual ettiler:
- Yâ İkâf, evli misin?
- Hayır yâ Resûlallah.
- Evlenmeye gücün yeter mi?
- Evet yâ Resûlallah.
- Öyleyse Hıristiyan râhibi olmak arzusunda isen evlenme. Eğer bizden olmayı istiyorsan, bizim evlendiğimiz gibi sen de evlen. Zira şeytan iyileri kandırmada kadından daha iyi silah bulamaz. Bu tuzaktan ancak evliler kurtulur (K. Ummal 45609).
* Eshâb-ı Kirâmdan bâzıları ibâdetle nefsini körletmek, Allah'a yaklaşmak için Resûlü Ekrem Efendimizden bekâr kalmak için izin istemişler, Efendimiz izin vermemiştir.
* Osman bin Maz'un R.A. "Eğer Rasû-lüllah, bize izin verseydi, hepimiz evlenmeyi engelleyen tedbirlere başvurmaktan kaçınmazdık" demiştir (Fethurrabbânî 16/142).
H.Ş.: (Evli için) en hayırlı kadın, geçimi en kolay (masrafı az olan)dır. (Muhtar)
* * *
NİKAHIN EHEMMİYETİ
BÜYÜKLERİN SÖZLERİ
* İbni Mes'ud R.A.: "Allah huzuruna bekâr olarak varmaktan sakınıp ömrümden on gün kaldığını bilsem evlenmeyi tercih ederim" demiştir. (İhya 2/63).
* Muâz bin Cebel R.A.'ın iki hanımı taun hastalığından vefat etmişti. Kendisi de hasta olduğu halde "Beni evlendirin. Zirâ bekâr olarak ölmeyi istemem" buyurmuştur (İhya 2/63).
* Hz. Ömer R.A. "Kadını olmayan genci gördüğümde, tüylerim ürperiyor. Dünyada yaşayacak üç günüm kalsa evlenmeyi tercih ederim." (K. Ummal 45591).
* Ahmed bin Hanbel Rh.A., hanımı ölünce iki gün sonra evlenmiş ve "Bekâr yaşamak hoş değil" buyurmuştur (İhya 2/63).
* Cüneyd-i Bağdâdî K.S.:
- "Yemeğe duyduğum ihtiyaç gibi, evlenmeye de ihtiyaç duyarım. Hakikatte kadınlar hem nafaka hem de kalp temizliğine vesiledir" demiştir. (İhya 2/78)
* Resûlüllah S.A.V.:
- "Allah'ım! Kulağım, gözüm ve kalbimin kötüye kaymasından ve şehvetimin heyecanından sana sığınırım" buyurmuş, evlenmenin lüzumunu duyurmuştur (İhya 2/77).
* * *
NİKÅHIN SEBEBİ, RÜKNÜ, ŞARTI VE HÜKMÜ
SEBEBİ: İnsanın ömür sürdüğü bu âlemde temiz bir neslin devâmına sebep olmaktır. Neslin düzgün olması, nikâhın düzgün olmasına bağlıdır.
RÜKNÜ: îcab ve kabûl: Erkek ve kadın arasında "Aldım-Vardım" demektir.
ŞARTI:
1- Kadın ve erkekte evlenmeye şer'î bir mânî bulunmamaktır.
Erkekte Evlenmeye Mânî Haller:
a. Nikahlı dört hanımı bulunmak,
b. Gayrimüslim, mürtet (dinden dönmüş) veya dinsiz olmak,
c. Erkeğin nikâhlı dört hanımından birisi ölümü veya boşanmak hâlinde, dördüncü hanımın yerine birini almak için iddet beklemesidir.
Kadında Evlenmeye Mânî Halleri:
a. Başkasına nikâhlı olmak,
b. İddet içinde olmak,
c. Müşrik, putperest veya ateşperest olmak.
2- Akd-i nikâh yapanların birbirlerinini sözleşmelerini işitmeleri,
3- İki erkek veya dört kadın şahidin bulunmasıdır.
HÜKMÜ:
1- Helâliyet: Aralarında nikâh bulunduğu müddetçe birbirlerine helâl olmaları,
2- Hürmet-i Müsâhere: Birinin usul ve fürûunun diğerine haram olması,
3- Biri vefat edince diğerin ona Feraiz'de belirtilen hissesi nispetinde vâris olmaktır.
* * *
NİKÂHIN SIFATI
1- Bekâr yaşarsa harama düşme korkusu olan kişi için evlenmek FARZ;
2- Her imkâna sâhip, bekârken harama düşme endişesi bulunmasa da evlenmek SÜNNET;
3- Kadın hakkını tanımayıp zulüm etmesinden korkan için evlenmek MEKRUH;
4- Kadın haklarını tanımayan, mâlen ve bedenen evlenmeye gücü yetmeyenlerin evlenmeleri HARAM'dır. (İbn-i Mâce Ter. 5/193 - Nimet-i İslâm, Münâkehât Bahsi S: 20).
* * *
EVLENMEYE MÂNÎ HALLER
Erkek ve kadınların şer'î bakımdan evlenmelerine mânî haller yukarıda geçti.
Evlenmeye mânî hal olmadığı halde kişi evlensin mi, yoksa evlenmeyip ömrünü ibâdetle mi geçirsin? Hangisi daha faziletli diye âlimler ihtilaf ettiler:
Şâfiî Âlimleri, harama düşmekten emin olan, evlenmeyip ömrünü ibadetle geçirmek efdâl deyip, "Yahya A.S., kavminin efendisi ve nefsine hakim" (S. Ål-i İmrân 39) âyet-i celilesini ve "Kadın ve evlât şehveti insanlar için ziynetlendirildi" (S. Ål-i İmrân 14) meâlindeki âyet-i kerimesini, evlenmeyip ömrü ibâdetle geçirmeyi efdal sayıp delil gösterdiler.
Hanefî Âlimleri ise; Harama meyli olmasa da evlenip çocuk yetiştirmek, erkek ve kadınların iffetini korumak, fitne ve fesad yollarını kesmek âile ocağı kurmak ve bâzı hakların korunmasına sebep olduğundan evlenmek efdâl dediler ve Sahâbe-i Kirâm'ın söz ve hallerini delil kabul ettiler.(İbn-i Mâce Terc. 3/165).
* Resûlüllah S.A.V.’in birden fazla evlenmesi de fazileti işlemekti; zirâ kadına olan ihtiyaç bir nikâhla temin edilir. Fazla evlenmesi ümmetine fazileti öğretmekti. Peygamberimizin halini delil kabul etmek, Yahya A.S.'ın halini delil kabul etmekten efdâldir (Elmebsût 4/194), dediler...
* Ebu Süleymân-ı Dârânî K.S.: "Bekarlığa dayanmak, âilenin çilesine dayanmaktan hayırlı, onların eziyetlerine katlanmak, cehennem ateşinde yanmaktan ehvendir."
- Ve: "Dostlarımız arasında, evlendikten sonra eski meziyetlerini koruyabilen kimseyi görmedim";
- Ve: "Bekârlıktaki ibâdetten alınan huzur ve zevk evlilikten alınamaz" buyurup bekâr kalmayı tercih etmiştir.
H.Ş.: "Bir zaman gelecek, kişinin helâki karısının, anne-babasının, çocuklarının elinde olacak. Bunlar onu fakirlikle ayıplar ve güc yetirmediği şeyleri isterler. Adam da; tehlikeli işlere girer, dîni gider, kendisi de helâk olur. (İhya 2/66).
Hülâsa: Kişi harama meyletmekten emin olmaz ve;
a) Ailenin nafakasını helâlden temin etmekte acze düşecekse,
b) Onların haklarını yerine getirememekten, kötü huy ve eziyetlerine katlanamamaktan ve,
c) Âile efrâdına topladığı mal ve evlât ile övünmekten korkarsa, bekâr kalması, aksi halde evlenmesi efdâl kabul edilmiştir. (İhya 2/67-91).
DÂMAT OLACAK KİŞİDE ARANACAK HALLER
H.Ş.: "Size ahlâkından ve dîninden hoşlandığınız biri gelip, kızınıza talip olursa onu evlendirin. Eğer böyle yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve anarşinin yayılmasına sebep olursunuz.(K. Ummal 44695).
H.Ş.: "Kızını veya velisi bulunduğu birini, şarap içene nikâhlayan kişi, onu cehenneme sürüklemiştir. (Râmûz-ül Ehâdis 5261).
"Nikâh bir nevî câriyeliktir. Kişi kızını kime teslim ettiğine baksın" hadis-i şerifi ile Rasûlüllah S.A.V. dâmat kişi din ahlâkına sâhip olması lâzım gelir.
H.Ş.: "İslâm’a uymayan fasık kimseye kız veren, onunla ilgisini kesmiş (ve onu ateşe atmıştır." (İhya 2/108)
* Bir adam Hasan-ı Basrî K.S.'ye "Kızımı isteyen çok. Hangisine vereyim" dediğinde: "Allah'tan korkana ver. (Kızını) severse iyi... Sevmezse Allah'tan korktuğu için ona zulmetmez" buyurdu (İhya 2/108).
NİKÂHLANACAK KADINDA ARANACAK HALLER
* Rasûlüllah S.A.V.: "Sizler şükreden kalbe, zikreden lisana ve âhiret hususunda sizlere yardımcı olacak sâliha, mü'min bir kadına sâhip olmaya çalışınız" tavsiyesiyle takvâ sâhibi gelin teşvik edilmiştir. (İbn-i Mâce, 5/214). Kolay geçim olması için kadında, dindârlık, güzellik, asâlet, bekâret, huy güzelliği, mehir azlığı, yakın akraba olmamak ve çocuk doğurmak gibi vasıflar aranır(İhya 2/99).
H.Ş.: "Kadın dört hasletten biri için nikâh edilir: Malı, güzelliği, soyu için ve dîni için... Sen dinine bağlı olanı seç; bereket bulursun". (K. Ummal 44542).
H.Ş.: "Dünya, ancak bir maldır. Dünya mallarından sâliha kadından hayırlısı yoktur". (K. Ummal 44405).
H.Ş.: "Takvâ sâhibi olan kişi, sâliha hanımından daha hayırlı bir kimseden istifâde etmemiştir". (K. Ummal 44410).
H.Ş.: "Allahü Teâlâ kime sâliha bir hanım nasip etmişse, ona dînin de yarısına yardım etmiştir. Diğer yarısı hususunda Allah'tan korksun". (K. Ummal 44420).
H.Ş.: "Kadınlarınızın en hayırlısı, kendisiyle ülfet edilen, anlayışlı olan, çocuk doğuran ve takvâda kocasına yardımcı olandır". (K. Ummal 44569).
H.Ş.: "Kişi Müslüman olduktan sonra istifâde edeceği en hayırlı şey, baktığında onu sevindiren, emrettiğinde itâat eden, bulunmadığı zaman malını koruyan sâliha bir kadındır". (K. Ummal 44476).
H.Ş.: "Kadınları güzelliğine aldanarak nikâhlamayınız; güzellik onları helâk edebilir. Malları için de nikâhlamayınız; malları onları azdırabilir.
Dînine bağlı olanları isteyin. Şüphesiz dindar bağlı siyâhî bir kadın, dîni zayıf hür ve güzel kadından hayırlıdır." (K. Ummal 44537)
H.Ş.: "Makam ve mevkiinden dolayı bir kadını nikâhlayan kişiyi Allahü Teâlâ zelil kılar.
Malı için nikâhlayanı fakir kılar. Güzelliğine aldanıp nikâhlayanı ondan mahrum eder, alçaltır.
Ancak gözünü haramdan koruyacak, namusunu muhafaza edecek, akrabasını görüp gözetecek, edepli ve dindar bir kadın nikâhlarsa Allahü Teâlâ onu mübârek kılar." (K. Ummal 44589).
H.Ş.: "Yüzü güzel olan kadın, dîni güzelden üstün tutulamaz." (Dîni güzel olan, yüzü güzel olandan üstün tutulur.) (K. Ummal 44590).
H.Ş.: "Kötü âilede yetişen güzel kız, çöplükte yetişen çiçek gibidir. Ondan sakınmalı". (K.U. 44587)
*"Din duyguları zayıf olan güzel kız, iki kat belâdır. (İmam-ı Gazâlî Hz.)
H.Ş.: "Güzel de olsa çocuk doğurmayanı değil, siyahî de olsa çocuk doğuran kadınla evlenin." (K. Ummal 44546)
*İmam-ı Gazalî Rh. A.: “Nikâh edilecek kadın dindar, iffet ve şeref sâhibi aileden kızı olmalı. Zira çocuğu terbiye edecek odur” buyurmuş.
Edep ve terbiyeden nasipsiz asâletsiz kadın, çocuk terbiye edemez." (İhya 2/107)
MEHİR
A.C. "Onlardan faydalanmanıza karşılık, aranızda kararlaştırdığınız mehirlerini verin". (S. Nisâ 24)
H.Ş.: "Malınızın en güzeli ile kadınlarınızı kendinize helâl ediniz." (K. Ummal 44712)
H.Ş.: "Nikâhın hayırlısı az mehirli olandır." (K. Ummal 44562)
H.Ş.: "Mehrin en hayırlısı, kolay ödenendir." (K. Ummal 44707).
Mehir: Zevcenin sahih akit ile hak ettiği maldır.
Mehir nikâhın şartı veya rüknü olmasa da mezhebimizce nikâhın vâciplerinden sayılmış, nikâh akdi ile birlikte ödenmesi vaciptir. Mehir anılmadan kıyılan nikâhlarda mehr-i misil vacip olur. (Bedâyiüs-sanâyî 2/74-88).
* * *
MEHRİN EN AZ MİKTARI
On dirhem olarak takdir edilmiştir. Şâfiî mezhebinde azı için bir miktar yoktur. (Bedâyiüs-Sanâyî 2/275).
"Demir (alyans) bir yüzükle de olsa evlen"[1] hadis-i şerifi ile, az bir mehirle evlenmeye de işaret vardır.
Rasûlüllah S.A.V., mehir verecek on dirhemi bulunmayan bir sahabesine, "Kalk! Kuran’dan ezberinde olan sûreleri zevcene öğretmek üzere onu sana nikâhlayayım"[2] buyurmuştur.
* * *
MEHRİN EN ÇOK MİKTARI
Mezhebimizce mehrin üst sınırı için bir miktar takdir edilmemiş ve bu hususta Peygamberimiz S.A.V. Efendimizin:
“Kadın ve erkek râzî olduğu zaman az veya çok mehirle evlenmelerinde koca üzerine bir günâh yoktur”[3] hadis-i şerifi delil gösterilmiştir.
Hz. Ömer R.A., kendisine ikibin dirhem mehir ödenmesini isteyen bir kadına; Hz. Osman R.A. da dört bin dirhem mehir ödenmesini isteyen başka bir kadına ruhsat vermişler ise de,[4] bu, şahıslara veya nikâha âit bir fazilet değildir. Nitekim, Hz. Ömer R.A.'ın bir gün minberde:
- "Ey İnsanlar! Siz kadınlarınıza ne kadar çok mehir veriyorsunuz! Allah'ın Resûlü ve Ashâbı ile kadınları arasındaki mehir miktarı 400 dirhem veya daha azdı. Eğer fazla mehir ödemek takvâdan sayılsaydı, onlar sizden daha fazla verirdi"[5] buyurmuş ve fazla mehirden râzı olmamıştır.
Mehrini ödemeyenler için Efendimiz S.A.V.:
* * *
ÇEYİZ
Mehir ikidir:
1- Mehr-i Muaccel, (Acele Veriler),
2- Mehr-i Müeccel. (Sonra Veriler).
Mehr-i Muaccel, âdetimize göre "Ağırlık" (Çeyiz) namıyla peşin verilendir.
Peygamberimiz S.A.V. Esmâ binti Umeys'e kerimeleri Hz. Fatıma'nın gelin gideceği evi hazırlamalarını emir buyurması, evlenirken bazı hazırlıklar yapılmasına işarettir...
Hz. Fatıma R.A. Validemiz'in çeyizi:
- Saçaklı bir halı,
- İçi hurma lifiyle dolu bir yüz yastığı,
- İki adet el değirmeni,
- Bir adet su tulumu ve testi,
- Bir elek,
- Bir havlu,
- Meşinden bir su bardağı,
- Bir adet kullanılmış Yemen kilimi,
- Tahtadan bir sedir,
- İki adet elbise,
- Bir adet yorgandan ibâretti...
Hz. Fatıma R.A. Validemiz, Peygamberimiz S.A.V.'e, "Babacığım benim ve amca oğlumun üzerinde yatacak bir koç postundan gayri bir şey yok" buyurmaları üzerine, Peygamberimiz S.A.V.:
- "Kızım, sabret. Hz. Mûsâ da zevcesiyle yirmi yıl döşeksiz oturdu. Onların pamuktan yapılmış bir abadan başka döşekleri yoktu" buyurdu. (Nikâh Hutbesi - İslâm Tarihi)
Efendimizin vücudunda, üzerinde yattığı hasırın izlerini gören Hz. Ömer ağlayarak;
- "Yâ Rasûlallah, Kisrâ ve Kayser altın tahtlar ve ipek atlaslarda yatarken, zât-ı şerifiniz neden bu hâli ihtiyar edersiniz? Müsâade buyurun da bir yatak yapalım" teklifine Efendimiz S.A.V.:
- "Ben kendimi dünyada bir ağacın altında gölgelenip sonra bırakıp giden bir yolcu gibi görüyorum"[7] buyurdu. (Fahr-i Âlem S.A.V., dünyalıktan her şeyin azını tercih etmiştir.)
Bazı Sahâbe halı kullanmayı mekruh saymışsa da, Efendimiz, Câbir R.A.'a evlenirken:
- "Halı da temin ettin mi?" buyurmuştu. Hz. Câbir,
- "Halıyı nereden bulalım yâ Rasûlallah?" deyince:
Peygamberimiz S.A.V.'in saâdet haneleri boydan boya son derece tertipli perdelerle örtülüydü. (Müslim 1/314).
Altına bazı eşyaların konulduğu bir sedir, içi hurma lifiyle dolu bir yatak ve bir yastık, hurma kütüğünden yapılmış bir leğen, bir adet kandilden başka eşya bulunmayışı Peygamberimizin zühdünü beyâna kâfîdir.
Rasûlüllah (S.A.V.), bir gün muhterem kerîmesi Hz. Fatıma'nın hânesine vardığında, kapıda asılı alacalı bir perde görmüş "Ben nerede, böyle dünyalık nerede!" buyurmuş, girmeyip geri dönmüştür. (E. Davud 3/344).
Kezâ, bir başka evin çeşitli renklerle süslenmiş olduğunu görünce, kapıda durup, renkleri saydıktan sonra "Keşke tek renk olsaydı" buyurup, girmeden geri dönmüştür. (A. Rezzak 11/32)
Bütün bunlar "Bana dünyayı hatırlatıyor" ifadesiyle evler sâdece yatıp kalkmak, uyunup istirahat edilen yerler olduğu işâret işâret olunmuştur. (Tirmizî, Kıyame 338)
Hadîs-i şerifte: "Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz, Kur'an okuyunuz. Kur'an okunan eve şeytan girmez" (Müslim 1/539) ve "Kişinin namazı nurdur, evlerinizi namazla nurlandırınız" (İ. Mâce, İkâmet Bâbı) tavsiyeleri vârit olmuştur.
"Bir yatak kadın için, bir yatak erkek için, bir yatak misafir için... Dördüncü şeytan için..." hadis-i şerifleri de mâlûmdur. (Fethurabbânî C/16).
Mehr-i Müeccel, boşanma zamanında ödenmesi lâzım gelen miktardır. Erkek, dilerse daha evvel de verebilir.
Acele mehir ve tehirli mehir, tamamen kadının hakkıdır, erkek ödemek mecburiyetindedir. Buna mukabil erkeğin kadından bir şey istemeğe hakkı yoktur.
* * *
VELÎME (Düğün Ziyâfeti)
H.Ş.: "Bir koyunla da olsa düğün için yemek hazırlayınız". (K. Ummal 44618)
H.Ş.: "Sizden biriniz düğün yemeğine çağırıldığında kabul etsin". (K. Ummal 44617)
H.Ş.: "Düğünde bir gün yemek vermek sünnet, iki gün fazilet, üç gün ise gösteriş ve riyadır."(K. Ummal 44620)
H.Ş.: "Düğün yemeği haktır. Kim (meşrû surette hazırlanmış) bu yemeğe çağrılır da gitmezse, âsî olmuştur." (K. Ummal 44629)
"Düğün yemeğinde Cennet kokusu bulunur" hadis-i şerifi vârit olunca Hz. Ömer’den bunun hikmeti sorulmuştu: "Düğün yemeği üzerinde Hz. İbrahim A.S.'ın ve Hz. Fahr-i Âlem S.A.V. Efendimizin duâsı var" demiştir. (K. Ummal 45621)
H.Ş.: "Aç ve fakirlerin çağırılmayıp, tok ve zenginler çağırılan düğün yemeği şerli bir yemektir." (K. Ummal 44633)
* * *
NİKÂHIN İLÂNI
H.Ş.: "Nikâhı ilân edin ve onu mescitlerde kıyın. Tef çalmak suretiyle etrâfa duyurun." (Tef tegannîsiz çalınır, sadece tefin sesi duyulur) (Tirmizî 1095)
H.Ş.: "Evlenmenin helâlini haramından ayıran fark, düğünü ilân ve teşhir etmektir." (Tirmizî 1094)
"Düğünlerde sevinç kastıyla ve nefsi tahrik edici olmamak kaydıyla ilân için tef çalmak, şiir söylemek Asr-ı Saâdet'te görüldü ve Efendimiz S.A.V. buna mânî olmadı", denilmişse de Asr-ı Saâdet'te çalınan tef, nikâhı ilân içindi. Sevinç için söylenen şiirler de vezinli ve kafiyeli değildi. Bu şiirler savaş ve kahramanlıkla alâkalı ve şehitlerin methiyesi mâhiyetinde olduğu sahih eserlerde tesbit edilmiştir. Şiir okuyanlar ve şarkı söyleyenler de bunu kendisine meslek edinen şarkıcılar değil, henüz ergenlik çağına varmış bulunan kızcağızlar olduğu, ve böyleyken dahî: Efendimiz S.A.V.in, başında bir örtü olduğu halde yatıp alâkasız kaldığı, dinlemek istemediği rivâyet edilmiştir (İbn-i Mâce Tercümesi, 5/321)
NİKÂHTA EDEPLER
1- Evlenmeye mânî hali bulunmayan bir kadını velisi vasıtasıyla istemek.
2- Erkek ve kadın birbirlerinin durumlarını bilmek.
3- Evlenmekle: Sünnet işlemeye, gözünü ve nefsini haramdan korumaya ve evlât yetiştirmeye niyet etmek.
4- Nikâhtan evvel Allah'a hamd ile başlayan bir hutbe söylemek.
5- Nikâhta "Aldım", "Vardım" gibi sözleri söylemek.
6- İyi kimselerden bir cemâatın huzurun yapmak.
7- Nikâh bir ibâdet olduğu için, mümkünse ibadethânelerde kıymak.
8- Peygamberimiz, Hz. Âişe Validemizle Şevval ayında nikâhlanıp, onu, o ayda evine aldığı için, mümkünse bu mübârek ayda nîkahlanmak. (İhya 2/96).
Nikâhtan sonra, Peygamberimiz S.A.V.'in "Allah sizler için bereket versin, O'nun bereketi üzerinizde olsun ve O, ikinizi hayır içinde bir araya getirsin" mübârek dualarıyla evlileri tebrik etmek. (İ. Mâce 5/335).
* * *
ERKEĞİN ÅİLESİNE KARŞI
MESULİYETLERİ
A.C.: "Allahü Teâlâ kimini kimine üstün kılıp erkekler, mallarından sarf ettiğinden kadınlar üzerine hâkimdir. İyi kadın, kocasına itâat edip, Allah'ın korunmasını emrettiği iffet ve malını, kocası bulunmadığında dahî koruyandır.
Huysuzluk etmelerinden yıldığınız kadın-larınıza önce öğüt verin, (vazgeçmezlerse) yataklarını ayırın, onları yalnız bırakın, yine kâr etmezse dövün. Size itâat ediyorlarsa, aleyhlerine yol aramayın. Doğrusu Allah yücedir, azîmdir". (Nisâ Sûresi 34.).
H.Ş.: "Sizin en hayırlınız ailesine karşı hayırlı olandır. Ben, ehline karşı sizin en hayırlınızım. Kadınlara karşı ancak kerîm olanlar güzel davranırlar. Haşin davrananlar da iyi olmayanlardır". (K. Ummal 44943)
H.Ş.: "Kadınlarınıza hayırla tavsiyede bulunun. Zira kadın (eğri) eğe kemiğinden yaratılmıştır. Düzeltmeye kalkarsanız kırarsınız, o eğrilikle geçinmeye bakınız." (K. Ummal 44955)
H.Ş.: "Cehâlet ve mahremiyet, kadın hâs bir haldir. Cehâletini görmezlikten gelerek susunuz. Namuslarını da evlerinde muhafaza etmelerini temin ediniz." (K. Ummal 44968)
H.Ş.: "Kadınların hem zaafı, hem de kötü taraflarını idare etmek için bir taraftan siyâset ve sertlik, diğer taraftan merhamet ve yumuşaklık lâzımdır." (İ. Gazalî-İhya 2/119).
* * *
Erkeğin Kadına Karşı Sorumluluğu
1. Ailesine lâzım olan dîni bilgileri öğretmek:
H.Ş.: "Kişi, ehlinin cehâletinden daha büyük günâhla Allah'a kavuşmaz." (İhya 2/89)
H.Ş.: "Erkeklerinize Mâide Sûresi'ni, kadınlarınıza Nûr Sûresi'ni öğretiniz." (Zira Mâide Sûresi'nde erkekler için lüzumlu kıssalar, Nûr Sûresi'nde ise kadınlara ait örtünme ve iftira mevzûunda hükümler var). (Sirâcül-Münîr 2/404).
A.C.: Ey iman edenler, kendinizi ve ehlinizi cehennem ateşinden koruyunuz. (Allah'ın farz kıldıklarını öğretip haram kıldıklarından kaçınmalarını temin etmek Müslüman üzerine haktır.)(Sûre-i Tahrim/7) (Tefsir-i İbni Kesir 4/391).
H.Ş.: "Ehlinize zikri öğretiniz ki (onları) azaptan kurtarasınız." (İbni Kesir 4/391).
A.C.: "Ehline namaz kılmalarını emret; kendin de namaza devam et." (Tâhâ 132)
- Bütün bid'atleri söküp atarak, ehl-i sünnet îtikadını âilesine öğretmek ve Allah korkusunu kalbine yerleştirmek, hayız, nifas ve istihâza gibi muhtaç olduğu meseleleri belletmek, kocaya borçtur.
Şayet kocası başkasından öğrenerek de olsa ailesine öğretmezse, kadın öğrenmek için başkasına gidebilir. Kocası mânî olursa günâhkâr olur. Erkek bu gibi meseleleri ihmal etmekle kadın harice çıkmasından bir mes'uliyyet doğarsa cürümde müşterektir. (İ. Gazâlî - İhya 2/124-125).
2- Helâl rızık yedirmek:
H.Ş.: "Allah yolunda harcanan ve bir köle âzâdı için verilen paralardan, ehline ve iyâline harcadığın, ecir bakımından daha büyüktür." (Fethül-kebir 2/113)
H.Ş.: "Durumu iyi olup da, âile efradına cimri davranan bizden değildir." (K. Ummal 44950)
H.Ş.: "Kadının erkeği üzerindeki hakkı, ona helâl rızk yedirmektir". (K. Ummal 44940)
H.Ş.: "Ey insanlar, kadınlarınız size Allah'ın emâneti olarak verilmiştir. Allah'ın emriyle onları kendinize helal kıldınız. Onların sizde, sizin de onlarda bir takım haklarınız var. Eğer kadınlarınız size güzel işlerinizde âsî olmaz, size küsmezlerse onları en güzel şekilde yedirip giydirmek üzerine bir haktır. (K. Ummal C. 16).
H.Ş.: "Adam dağlar kadar hasenâtıyla kıyâmet günü mizan başında durdurulur. Âile haklarından, malını nereden kazanıp nereye sarf ettiğinden sorulur. Böylece hak sâhiplerine hakları ödenir ve kendisine bir şey kalmaz.
İşte şu adam ailesi efradı dünyada bütün sevaplarını yiyip bitiren ve bugün rehin olarak kalan kimsedir" (İhya 2/89).
3- Ehlini İslâmî usûle uygun giydirmek:
H.Ş.: "Kadının erkeği üzerindeki hakkı; helâl rızk yedirmek, kendi giyindiğinden giydirmek, yüzüne vurmamak, onu kötülememek, küs olduğu zaman dışarıya duyurmamaktır". (K. Ummal 44940)
H.Ş.: "Kadınlarınızdan (size itâat etmek için) uygun giyim ve az ziynet kullanmak sûretiyle yardım isteyiniz. Çünkü kadın elbisesi çok olur, ziyneti kendilerini güzel kılarsa, dışarı çıkmak arzûları artar." (Fethül-kebir 1/178)
* Döşemeden süpürgeye, mutfak eşyasından temizlik malzemesine kadar her şeyi temin etmek, îcâbında altı ayda bir bunları yenilemek, ailesi için bir yazlık ve bir kışlık olmak üzere elbise almak Hanefî mezhebinde koca üzerine vaciptir. (Nimet-i İslâm 1294)
* Giyimden maksat ziynet ve şöhret elbisesi değil, namusunu korumak ve iffetini muhafaza etmektir.
* Hz. Ömer R.A.: "Kadınlarınız sokaklarda gezmesin isterseniz, süslü elbiseler giydirmeyiniz. (Zîrâ onlar âdî elbise ile çıkmayı istemezler) (İhya 2/122).
* Hasan-ı Basrî K.S.: "Nasıl olur da âilelerinizin süslü elbiselerle sokaklarda gezmelerine, müşrik kadınlarla arkadaşlık kurmalarına müsâade edersiniz! Kıskançlığı olmayanı Allahü Teâlâ sevmez." (İhya 2/121).
* Eshab-ı Kirâm (R. Anhüm), kadınlar yabancı erkeklere bakmasın diye, pencere ve delikleri kapatırlardı. Delikten dışarı baktığı ve bir de ısırdığı elmayı kölesine verdiği için Muaz bin Cebel R.A., âilesini dövmüştür. (İhya 2/122).
4. Dövmemek:
H.Ş.: "Kadını dövmeyin. Sadece kamçıyı göz önüne asın. Zîrâ o, onlar için bir edeptir." (K. Ummal 44948)
H.Ş.: "Sizden biri kölesini döver gibi hanımını dövüp, sonra onunla akşam bir araya gelmekten utanmıyor mu? (K. Ummal 44983)
* * *
KADININ ERKEĞİNE KARŞI
SORUMLU DURUMU
H.Ş.: "Eğer yeryüzünde bir şeye secde caiz olsaydı, (erkeğin hakkından dolayı) kadının kocasına secde etmesini emrederdim." (F. Rabbânî 16/227)
H.Ş.: "Ey kadınlar, Allah'tan korkunuz ve kocanızın rızasını gözetiniz. Eğer kadın kocasının hakkını iyi bilmiş olsaydı, gece gündüz, önünde ayakta dururdu." (K. Ummal 44816)
H.Ş.: "Nefsim kudret elinde olan Allah'a yemin ederim ki, kocası başından ayağına kadar irin olsa da kadın bunu yalamış olsa, gene kocasının hakkını ödemiş olmaz. (Fethurrabbânî 16/227)
H.Ş.: "Kıyamet günü ilk suâle çekilecek olan kadınla kocasıdır. Vallâhi o kadının elleri konuşur, ayakları şahitlik yapar. Kocasına karşı yumuşak davranıp davranmadığından bile sorulur.(Nihâyetül-Bidâye 2/53)
H.Ş.: "Erkeğin kadındaki hakkı, yatağına küsmemek, izinsiz dışarı çıkmamak, emirlerine itâat etmek, kocasının sevmediği kişileri evine almamaktır." (K. Ummal 44787)
H.Ş.: "Kocasının emirlerine itâat edip hakkını edâ eden, iyiliklerini anıp ona ihânet etmeyen kadınla şehitler arasında cennette bir derece vardır. Eğer kocası iyi bir mü'min değilse, o kadını Allahü Teâlâ şehitlerle evlendirir." (K. Ummal 44804)
H.Ş.: "Kadın kocasının meşrû olan emirlerini dinlemeye mecburdur. Günâh olan emirlerini dinlemez." (Buhârî 7/33).
H.Ş.: "Öldüğü zaman kocası kendisinden râzı olan kadın, cennete girecektir." (İbni Mâce-Nikâh 4)
* * *
ÂİLE HAYATINDA EDEPLER
Şüphesiz ki âile huzuru için ilk şart, aralarında uygunluktur.
Rasûlüllah S.A.V., Hz. Aişe Validemizle sefer sırasında bir defa yarış yapmıştır. (İbni Mâce, 50)
Rasûlüllah S.A.V. Efendimiz, hanımları ile baş başa kalınca insanların en yumuşak huylu, gülme ve tebessümde en ileri olanı idi.[9] Hanımlarını ziyaret sırasında oruçlu da olsa onlarla şakalaşır[10] ve hane-i saadete girdiğinde uyuyanları uyandırmayacak ve uyanık olanların duyacağı bir sesle selâm verirdi.[11]
Şu halde: Erkek, hanımının aslî ihtiyaçlarını görmekle beraber içtimâî, ruhî ve bedenî meseleleriyle de alâkadâr olacaktır.
Bir seferinde deve kaymıştı. Zât-ı şeriflerine yardıma gelen Ebû Talhâ'ya, terkisinde bulunan Hz. Safiye Validemizi murat edip "Kadına yardım et"[13] buyurdular. Devenin terkisinde uyuklayan Hz. Safiye Validemize
H.Ş.: "Kişi zevcesinin yüzüne baktığı vakit zevcesi de onun yüzüne bakarsa, Allahü Teâlâ ikisine de rahmet nazarı ile nazar eder." Kezâ; "Erkek, hanımının ellerini avucuna alınca, o da kocasının ellerini tutarsa parmakları arasından günâhları dökülür". (Feyz’ül- Kadir, 2/333)
* * *
EVLÂT TERBİYESİ
* Evlât yetiştirmekte Allah'ın rızasına sebep olan dört iyi iş:
1- İnsan neslinin devamını sağlamak,
2- Ümmetin çoğalmasını sağlamak,
3- Öldükten sonra kendisi için hayır dua eden evlât bırakmak,
4- Kendisinden önce ölen küçük çocuğundan şefaat görmek... (İmam-ı Gazâlî, İhya 2/67)
* Baba evlâdına güzel isim koyar ve akika kurbanı keser. İsmi yedinci gün koyar. kurban kesemeyen, birinci günü isim koyar. Bunlar, müstehabdır. (Fethül-Bârî 12/4).
* Sünnet olmak Müslüman ve kâfiri birbirinden ayıran alâmet[15] ve bütün peygamberlerin sünnetidir.[16] Peygamberimiz de bu sünnet doğuştan mevcuttur.[17]
Sünnet olmayı bazı ulemâ vacip, bazısı farz kabul etmiş; bazısı da "Sünnet olmayanların Müslümanlığı noksandır, kestiği yenmez, bunlar Kâ'be'yi tavaf edemez" demişlerdir.[18] Efendimiz S.A.V. de îman eden birine "Küfür tüyünü at ve sünnet ol" buyurmuştur. (Feyzül-kadîr 2/161).
Sünnet, yedinci günden itibaren büluğ çağına kadar yapılması müstehap, büluğ çağında vaciptir. Muteber olan yedinci günden itibaren yapmaktır. (Fethül-Barî 12/460).
Erkek çocuklar sünnet edilirken ilân etmek[19] ve bu merasimde kurban kesmek[20] halife-i müslimînin sünnet saydığı hususlardandır.
TERBİYE
1- Doğumundan itibaren iki yaşına kadar cismânî terbiye zamanı.
2- İki yaşından on bir yaşına kadar his, idrak ve okuma devri.
3- Onbir-onbeş yaş arası tecrübe ve karar verme devresi.
4- Onbeş-onsekiz yaş arası akıl ve ahlâkında genişleme devresi.
5- Onsekizden sonra toplu yaşamaya alışmak. (Mübarekfûrî 6/623).
H.Ş.: "Evlâtlarınıza güzel davranınız ve güzel edeplendirin." (K. Ummal 45410)
H.Ş.: "Hiç bir anne-baba evlâdına güzel edepten daha üstün çeyiz hazırlayamaz." (K. Ummal. 45411)
H.Ş.: "Sizin, evlâdınızı güzel terbiye etmeniz, her gün bir sâ' sadaka dağıtmanızdan hayırlıdır." (K. Ummal 45437)
H.Ş.: "Evlâtlarınızı akşam karanlığında sokağa çıkarmayınız. Zirâ o saatte şeytanlar sokağa dağılırlar." (K. Ummal 45316)
H.Ş.: "Evlâtlarınızı üç güzel huyla terbiye ediniz:
- Peygamberinizi sevdirmek,
- Ehl-i beytini sevdirmek,
- Kur'an okumayı sevdirmek. Zirâ hakîkî Kur'an hâmilleri kıyamet günü gölge bulunmayan günde enbiyâ ve asfiyâ ile Arş'ın gölgesinde olacaklar..." (K. Ummal 45409)
* * *
TALİM
H.Ş.: "Evlâtlarınız konuşma çağına gelince onlara kelime-i tevhidi, "LÂİLÂHE İLLALLAH"ı öğretiniz." (K. Ummal 45328)
H.Ş.: "Evlâtlarınıza yedi yaşında namazı öğretiniz. On yaşında kılmazsa hafifçe dövünüz. Bu yaşta çocuklarınızın yatağını ayırınız." (K. Ummal. 45424)
* Bir çocuk aklı almaya başladığında, ona önce imanı öğretmeli. Cündüb bin Abdullah R.A. "Ergenlik çağına gelmek üzere iken, Peygamberimiz S.A.V. bize Kur'an'dan önce imânı öğretti. Sonra Kur'an'ı öğrendik ve onun sayesinde imanımız arttı buyurmuştur. (İbni Mâce 1/93).
Kişi dînî vazifelerini ihlâsla yapıp Allah'ın kullarıyla geçim usullerini öğrenmeye ve uymaya mecburdur.
Erkek ve kadın her Müslüman, abdest, gusül, namaz ve oruçla alâkalı bilgileri öğrenmeli; nisâp miktarı malı olan, zekât ilmini; kendisine hac farz olan, hac ilmini; tüccar, alışveriş ilmini; her meslek sahibi, meslekle alâkalı ilmi öğrenmeli; hâsılı haram ve mekrûhları, amelleri yok eden fiilleri öğrenip sakınmalıdır.
Kişiye, küfre götüren kötülükleri bilmesi farz-ı ayndır. (İbni Abidîn 1/42).
* Deccal hakkında lüzumlu mâlûmatın okullarda çocuklara öğretilmesi lâzım. (İ. Mâce 10/335).
* * *
MESLEK SÂHİBİ YAPMAK
H.Ş.: "Evlâdın babadaki hakkı: Ona yazı yazmayı, yüzmeyi, ok atmayı öğretmek ve helâl kazançla beslemektir." (K. Ummal 45340)
* Farz-ı ayn olan ilimleri öğretip sonra çocuğunu bir meslek sahibi yapmak, her babanın vazifelerindendir. (Şir'at-ül İslâm 86)
H.Ş.: "Kızlarınıza yün eğirmeyi (örgüyü) öğretiniz. Kadın için evinde örgü örmek ne güzel sanattır!" (K. Ummal 45343)
* * *
EVLÂTLAR ARASINDA ADÂLET
H.Ş.: "Evlâtlarınız arasında adâletli davranın. Onları öpüp severken dahî dikkat edin." (K. Ummal 45350).
H.Ş.: "Evlatlarınıza bir şey taksim ederken adâletli davranın. Eğer ben birini tercih edecek olsaydım kadınları tercih eder (onlara fazla verir)dim". (K. Ummal 43360)
ŞER KADINLAR
H.Ş.: "Ümmetim üzerine kadın ve içkiden daha fazla zararından korktuğum bir şey yoktur."(K. Ummal 44502)
H.Ş.: "Benden sonra gelecek fitneler içinde erkekler için kadınlardan daha zararlı fitne bırakmadım." (K. Ummal 44503)
H.Ş.: "Eğer kadınlar olmasa erkekler cennete ilk girenlerle girerdi." (Feyzül-Kadîr 5/343)
(İstisnâlar hariç olmak üzere) şehvetin aslı ve anası kadındır. Allahü Teâlâ Âl-i İmrân Sûresi'nde şehvet sebebi olarak önce kadını zikretmiştir.
Süslenmeye, gösterişe, hevâ-ü hevesine düşkünlük kadının cibilliyetinden olduğu için çok zaman kocasını cennetten uzaklaştıran şeylere teşvik veya cennete koyacak sebeplere mânî olmaya müsâit bulunduğundan kadın "ŞER" olarak tarif edilmiştir...
* Zatın biri "Evime hiç şer girmedi" demesi üzerine hukemâdan biri ona "Öyleyse hanımın nereden girdi?" demiştir. (F. Kadir, Şerhde 5/343)
H.Ş.: "Hangi kadın kocasının izni olmadan dışarı çıkarsa dönünceye kadar Allah'ın gazabı onun üzerinedir. (K. Ummal 45006)
H.Ş.: "Hangi kadın kocasının evinden başka bir yerde elbisesini çıkarır ise Allahü Teâlâ onunla kendi arasındaki hayâ perdesini yırtar." (K. Ummal 45009)
H.Ş.: "Hangi kadın evinden çıkarken güzel koku sürünür de bu kokuyu yabancı erkeklere duyurursa o kadın da, ona şehvet nazarı ile bakanlar da zinâ etmiş gibi günâh işlemiştir." (K. Ummal. 45010)
H.Ş.: "Kadınlarınızın en şerlisi, süslenerek başkalarına görünenlerdir. Ve onlar münâfıklardır. Onlardan cennete girecek olanlar kargalar içinde ayağı ala olan karganın azlığı kadardır." (K. Ummal 44569)
H.Ş.: "Yüzlerine boya ve pudra gibi şeyler sürüp süslenen kadınlara ve bunları yapanlara Allah lânet etsin." (K. Ummal. 45019)
H.Ş.: "Kendisini erkeğe benzeten kadına ve kadına benzeten erkeğe Allah lânet etsin." (K. Ummal. 45020)
H.Ş.: "Dövme yapan ve yaptıran, yüz ve kaşlardaki tüyleri alan ve aldıran, güzellik için dişlerini değiştiren (Allah'ın yarattığını beğenmeyen) kadına Allah lânet etsin." (K. Ummal. 45023)
H.Ş.: "Kadın avrettir. Evden çıktığı zaman bir şeytan peşine düşer." (K. Ummal 45045)
H.Ş.: Kadınların cenaze teşyiinde nasibi yoktur. (K. Ummal. 45061)
H.Ş.: "Kadınlar selâm vermezler. Onlara da selâm verilmez." (Zirâ fitneye sebep olur)(45064)
H.Ş.: "Bollukta şükretmeyen, darlıkta sabretmeyen kadınlar fasıktır." (K. Ummal. 45072)
H.Ş.: "Ey kadınlar çok sadaka veriniz, zîrâ siz çok şikâyette bulunup, çok lânet edip, çok da nankör olduğunuz için çoğunuz cehenneme müstehaktır." (K. Ummal. 45080)
H.Ş.: "Mü'min kadının bir iyiliği yetmiş sıddîkın ameline, facir kadının bir kötülüğü de bin erkeğin kötülüğüne denktir. (K. Ummal. 45090)
H.Ş. "Kadınları helâk eden iki şey, altın ve zağferan (süs, boya ve koku)dur." (K. Ummal. 45093)
* * *
ÖVÜLEN KADINLAR
H.Ş.: "Kadın beş vakit namazını kılar, orucunu tutar, namusunu muhafaza eder, kocasına itaatte kusur etmezse cennete istediği kapıdan girer." (K. Ummal 45126)
H.Ş.: "Hangi kadın kocası kendisinden razı olduğu halde ölmüşse cennete girer." (K. Ummal 45144)
*Hz. Ali R.A. :
- Rasûlüllah S.A.V. bize "Kadın için en hayırlı şey nedir?" diye sordu. Biz sükût ettik. Ben Fatıma'dan sordum. O: "Bir kadın için en hayırlı şey, erkeği görmemek ve erkeğe görünmemektir" dedi. Bunu Rasûlüllah S.A.V.'e söyledim. Efendimiz "Fatıma benden bir parçadır. Doğru söylüyor" buyurdu. (K. Ummal. C. 16)
H.Ş.: "Saliha kadınlar bir ayağı beyaz olan karganın az olduğu gibi insanlar arasında azdır.(K. Ummal 45145).
* Eshâb-ı Kirâmdan biri:
"Bir kadınla evlenmek istiyorum, dua buyur" demişti. Rasûlüllah S.A.V.:
- "Sana İsrâfîl, Cebrâîl, Mîkâîl (A.S.) ve Hamele-i Arş dua etse, aralarında ben de olsam, sen ancak senin için yazılan kadınla evlenirdin" buyurdu. (Râmûz'ül Ehâdîs 357/9).
Kenzül-Ummal: Ali Müttekî El-Hindî'nin eşsiz eseridir. Kütübü Sitte'nin tamamını,Beyhakî, Deylemî, Dârekutnî ve Sa'd bin Mansur Rh. A. sünenlerini Ebu Ya'lâ, Taberânî, Ahmed bin Hanbel, İbni Hibban v.s. müsnedlerini ve daha bir çok hadis kitapları toplamıştır 18 cilt Beyrut baskısı Arapça bir eserdir. 46624 hadis-i şerif bildirmiştir.
[1] K. Ummal, 45815
[2] K. Ummal, 44708
[3] K. Ummal, 44710
[4] K. Ummal, 45792
[5] K. Ummal, 45792
[6] K. Ummal, 44727
[7] Fethulbârî, 11/199, Tirmizî, Zühd 44. Bab 2378. hadis
[8] Müslim, Libas 39. Bab, 2083. Hadis
[9] Feyz’ül- Kadir5/125
[10] Müslim, 2/776
[11] Müslim, 3/1625
[12] Feth’ül-Bârî, 6/427
[13] Feth’ül- Bârî, 6/533
[14] Metâlib’ül- Aliyye
[15] Feyz’ül- Kadir, 2/161
[16] Mütearrizî, 6213
[17] (İbni Mâce, 1/474
[18] Şerh-i Müslim, 3/148
[19] El-Medhal, 3/60
[20] Buhârî Edeb’ül Müfred
[21] Sübül’es Selâm, 4/47
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder