Ey iman edenler, eğer siz Allah’ın dinine yardım ederseniz, Allah da size yardım eder ve ayaklarınızı sabit tutar. (Muhammed Suresi – Ayet 7)
Bu mübarek ayet-i kerime, Allah (c.c) yolunda çalışanların Allahu Teâlâ’nın yardımına kavuşacaklarını müjdeler. Cenab-ı Hakk’ın dinine ve Peygamberine hizmet, o uğurda mücahede meydanlarına koşmak, nusrat-ı ilâhiye ermektir. Yeter ki yapılan hizmet İslam’a uygun olsun.
Cenâb-ı Hakk buyurur ki:
“Habibim, sen öğüt ver, çünkü öğüt müminlere fayda verir.” (Zâriyat Sûresi – Ayet 55)
Allahu Teâla kudsi hadiste de şöyle buyuruyor:
“Kulumun bana karşı en güzel ibadeti, benim için insanlara öğütte bulunmasıdır. Emir ve nehiylerim (yasaklarım) üzerine titremesidir. (Ramuzu’l Ehadis)
Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz, Hz. Ali (k.v)’ye hitaben:
“Allahu Azimüşşan’a and olsun ki, imanın ve güzel ahlakın sebebiyle bir kimsenin hidayet bulması, senin için Arapların geçim kaynağı olan tüm kırmızı develerden daha hayırlıdır.” (Müslim) buyuruyor. Bununla ilgili bir diğer rivayet ise şöyledir:
“Ya Ali, Allahu Azimüşşan’ın bir kimseyi senin vasıtanla hidayete erdirmesi, şüphesiz ki üzerine güneşin doğup battığı her şeyin senin olmasından daha hayırlıdır.”
Allahu Azimüşşan güzeldir, güzeli sever. Cenâb-ı Hak, peygamberlere neyi emretmişse müminlere de onu emir buyurmuştur. İnsan, emri ilâhiyi yerine getirmek için kibirlenmeksizin, aklı ve bedeniyle gayret ederse bahtiyar olur. Allahu Teâla’nın emri haricinde, kendi anlayışıyla saadeti bulamaz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder